Kalite Ve Verimlilik İlişkisi
İşletmeler ekonomik yönleri oldukça güçlü olan ve ekonomik değere sahip mallar üreten kuruluşlardır. Dolayısıyla işletmeler üretim yaparken, bu üretimi daha az kaynakla ve üretim faktörlerini daha az kullanarak gerçekleştirmek durumundadırlar. Bu, işletmeler açısından maddesel anlamda, verimlilik gücü anlamına gelmektedir. Ülkeler arasında üretimin verimliliği açısından farklar vardır. Bazı ülkeler belirli malları üretmede diğerlerinden daha etkindirler, yani bu malları daha ucuza malederler. Ülkelerin verimlilik gücü, ekonomilerin kalkınma ve gelişmeleri bakımından, dünya ekonomisi ve nihayet işletmeler açısından büyük bir önem taşımaktadır. Ülkelerin ekonomik gücü karşılaştırılırken de, verimlilik göstergeleri dikkate alınmaktadır. Ancak dikkate alınması gereken bir nokta, verimliliğin girdi/çıktı gibi basit bir şekilde ele alınmaması, tüm boyutlarıyla dikkate alınarak değerlendirilmesidir.
Verimlilik kavramı literatürde değişik şekillerde tanımlanmaktadır. Anonim bir tanımlamaya göre verimlilik, mümkün olan en düşük kaynak harcaması ile en yüksek sonuca ulaşmaktır. Bu tanımda yer alan en düşük kaynak harcaması ile en yüksek çıktıyı elde etme amacı, hemen hemen bütün tanımlarda ortak nokta olarak yer almaktadır. Ekonomi kuramı açısından, en dar anlamıyla verimlilik; üretim sürecinde boşluk olmadan, verilen birtakım girdilerle en yüksek üretimin sağlanmasıdır. Daha geniş anlamda verimlilik; çıktının en az maliyetle üretilmesidir. Bu anlamda verimlilik, dar anlamda verimlilik kavramını içermesinin yanı sıra girdilerin, en az toplam maliyeti gerçekleştirecek oranlarda bir araya getirilmesi gerektiğini de ifade etmektedir. Japon Verimlilik Merkezi ise verimliliği, çok geniş ve kapsamlı olarak, doğru olan işleri, doğru biçimde ve ekonomik bir çalışma ile gerçekleştirmeyi hedefleyen akılcı bir yaşam biçimi olarak tanımlamaktadır. Bu merkezin tanımına göre, “verimlilik herşeyin üzerinde zihinsel bir davranış biçimidir; mevcudun devamlı değiştirilmesi, gelişim ve ilerleme mentalitesidir. Dünden bugüne daha iyi, yarından daha az iyi yapabilmenin güvencesidir. Ne kadar iyi görünürse görünsün ve de gerçekte ne kadar iyi olursa olsun, mevcut durumu iyileştirme ve geliştirme arzusudur. Ekonomik ve sosyal hayatın, değişen şartlara devamlı uyumlu hale getirilmesidir. Yeni metot, yeni tekniklerin devamlı uygulanma çabasıdır; insanoğlunun gelişimine olan inançtır.
Verimlilik ve kalite arasında ölçülebilir bir ödünleşmenin olduğu düşüncesi kaçınılmazdır, ancak birçok durumlarda da bulunmadığı görülebilir. Lee Iacocca 1978’de Chrysler şirketinde “kalite ve verimlilik birlikte uygulanabilir” ifadesiyle bir reform gerçekleştirmiştir. O ileriyi görerek kalite arttırmanın daha düşük tamir kontrol, hurda ve üretim garantisi maliyeti anlamına geldiğini saptamıştır. Daha güvenilir otomobilde, daha büyük müşteri bağlılığı ve artan satış anlamına gelmektedir.
Yönetimin, kalite problemlerinin kaynaklarını doğru tespit edebilmesi bazı geleneksel yargılardan kurtulmasına bağlıdır. Örneğin, yüksek kalitenin daima yüksek maliyet anlamına geldiği inancı artık terk edilmelidir. Yukarıdaki örnekten görüleceği üzere, uzun vadede hem kaliteyi hem de verimliliği yükseltmek mümkündür. Verimlilik ve kalite üzerinde çalışmalar ve bu kavramlara önem verme, tarihsel olarak, Amerikan işletmesi ve endüstrisinin ürünlerinin ve kısa dönemli kârlarının artırılması üzerine yoğunlaştı. Ancak, birçok endüstrideki Japonya ve Avrupa’dan gelen düşük maliyet ve yüksek kalite rekabeti Amerikalı imalatçıların öncelikleri yeniden kontrol etmeye başlamalarına neden oldu. Bugün, verimlilik ve kalite çok yakından birbirleriyle ilişkilidir. Verimliliği geliştirme, otomasyon ve uzmanlaşma gibi teknolojik gelişmelerle sıkça özdeşleştirildiği halde, teknolojik gelişmeler bütün verimlilik problemlerini çözememektedir.
İşletmelerde verimliliği etkileyen başlıca faktörler; kullanılan üretim teknikleri, sermaye, kalite, teknoloji ve yönetim gibi faktörlerdir. Bu faktörlerin verimliliği etkileme boyutları farklıdır. Fakat bütün bu faktörlere önemli bir faktör olarak, bunları yönlendiren insan faktörünü de eklemekte yarar vardır. Kalite ve verimlilik aynı anlamda değildir. Bu anlamda verimliliği artırmaya çalışan işletmeleri, verimliliğin önemli bir boyutu olan kalite unsuruna da önem vermek zorundadırlar. Bunların gerçekleşmesi eldeki teknolojik imkanlara ve yönetimin karlılığına bağlıdır.
Konuya Toplam Kalite Yönetimi esprisi içinde bakacak olursak verimlilik, bir düşünce biçimi, bir hayat tarzı ve bir tutum olarak düşünülmelidir. Buna uygun bir ortamı yaratan işletmeler sonuçta insan faktörünün işe devamını, yaratıcılığını ve motivasyonunu arttıracak, istenmeyen sonuçlar (iş kazası vb.) en aza inecek ve insanın daha verimli çalışması sağlanacaktır. Sonuçta uluslararası rekabette söz sahibi olma şansımız artacak, maliyetlerin düşürülmesiyle kâr maksimizasyonu sağlanarak üretimin kısa sürede ve kaliteli olması gerçekleşecektir.